Hakkımda

1951 yılında Kırşehir'in Dalakçı köyünde doğdum. İlköğretim ve liseyi Kırşehir'de bitirdim. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümünü bitirdim. 1973-1980 yıllarında Konya İvriz Öğretmen Okulunda çalıştım. 1980-1999 yılları arasında Adapazarında öğretmenlik yaptım. 1999 depremi sonrası Kırşehir'e göç etti. 1999 yılından sonra Kırşehir'de özel öğretim kurumlarında öğretmenlik yaptı.

İnsan kendi özünde bulunan soylu değerleri keşfettikçe insanlaşır. gerçek mutluluk insanca değerlerde gizlidir. Aklınız sizlere yeni ufuklar açacak muhteşem güzellikler sunacaktır. Kendinizde bulunan bu cevheri keşfedin

14 Nisan 2010 Çarşamba

BİR KAYISI AĞACI

Dinekbağı'nda “Bir Kayısı Ağıcı” şiirini yazan A. Kadir(İbrahim Abdülkadir Meriçboyu 1917-1985) 1939 yılında Harp Okulu'nda son sınıf öğrencisiyken Nazım Hikmet'in şiirlerini okuduğu için okuldan atıldı.Ne günlerden geçmişiz. Bugün Nazım'ın şiirlerini törenlerde başbakanlar, parti liderleri meydanlarda okuyor. Hakkında dava açıldı. 10 ay hapis cezasına mahkûm edildi. Cezaevinden çıkınca Hukuk Fakültesi'ne girdi. Tan Gazetesi'nde gazeteciliğe başladı.Savaş karşıtı şiirlerinden dolayı sıkıyönetim tarafından İstanbul dışına sürgün edildi.Muğla, Balıkesir, Konya, Adana ve Kırşehir'de sürgün hayatı yaşadı.1946, 1947 onun Kırşehir'deki sürgün yıllarıdır.A. Kadir'in Kırşehir'deki günleri nasıl geçti, nasıl yaşadı bu konuda net bir bilgilerimiz yok. Elimizdeki bilgilerde kopuk kopuk. A. Kadir hakkında bilgi veren emekli öğretmen Halit Kurutluoğlu'na göre, A. Kadir bir müddet babasıyla arkadaşlık etmiş. Dinekbağı'nda oturan yazarımız zaman zaman çarşıya iner, İş Bankası'nın arkasında bulunan Göçmenler Kıraathanesinde dinlenirmiş. Hani şu Celal Bayar'ın meşhur seçim nutuklarını yaptığı kıraathane. A. Kadir bu kıraathanede otururken sürekli sivil polisler tarafından takip edildiğinden onu ziyarete gelenler tedirgin olurmuş. Öyle ya onlar da sabıkalı duruma düşecekler. Ziyaretçilerinin de sivil polisler tarafından tanınmaması için sivil polisleri atlatarak onlarla zor şartlarda görüşme yaparmış. Böyle zor şartlarda yaşayan değerli ozanımız umudunu ve sevgisini hiç kaybetmemiş. Hayat sevgisi demek ki o derece büyükmüş. Hayatı hep sevmiş. Onu için de sanata büyük hizmetler yapmış. Umutsuz insan, yaşamı da sevmez.A. Kadir onca olumsuzlukların içerisinde Kırşehir'e olan sevgisini “Bir Kayısı Ağacı” isimli şiirinde ölümsüzleştirmiş. Nisan ayında Kırşehir'in yumuşak toprağında yürümüş, toprağa dokunmuş, toprağı koklamış, duygularını mısralara dökmüş.Belki de Dinekbağı'nda yağmur sonrasının o muhteşem toprak kokusunu unutamamış. İstanbul'da 4 yıl ben de yaşadığım için bilirim, yağmur sonrası bu toprağın kokusu orada yoktur. Kırşehir'de kırlara çıkarsanız toprağın ne kadar yumuşak, ne kadar güzel olduğunu siz de görürsünüz. Toprak, insanın vatanı, doğa ise gerçek dostudur. Doğayla karşı karşıya kaldığımızda insan, bir dostla karşılaşmış gibi olur. İçinde sıcak bir duygu belirir. İşte o zaman doğanın bir parçası olduğumuzu anlarız. A. Kadir şiirinde anladığımıza göre bu duyguları yaşamış, kayısıyı çok sevmiş, kendisini de bir kayısı ağacına benzetmiş. Bu duyguları bakın dizelerinde nasıl dile getirmiş:“En güzel ay, Nisan ayı,Toprak yumuşak yumuşak,En güzel ay, Nisan ayı,Yağmur yağdı, çiçek açtı,Bir hoş oldu içerim,En güzel ay, Nisan ayı,Kavaklar uzakta upuzun,Bir sağa, bir sola,Başı döner kavakların,Ben bir kayısı ağacı,Başımda çiçeklerim.”Bugünlerde Nisan ayına girdik, A. Kadir'in bu duygularını yaşadığı aya. Aslında sanatçılar da çevresindeki insanlarla aynı koşulda yaşar.Fakat sanatçıları farklı kılan da bizim görmediklerimizi görmeleri, duymadıklarımızı duydukları, dile getiremediklerimizi dile getirmeleridir. İşte bu özellikleri de onları sanatçı yapar. Sanat eserlerini okuduğumuzda orada kendimizi görürüz, anlatılanlar bizim yaşadığımız duygulardır. Sanat eserlerinin anlattığı insandan başka bir şey değildir. Bir eser, insanı, insanın doğasını, hayat mücadelesini ne kadar güzel anlatıyorsa, sanat değeri de o derece yüksektir. Sanat, ne sanat için ne de halk içindir. Orada anlatılan sadece insandır. Sanatçı için sözcükler, işlenmeyi bekleyen bir mücevher gibidir. Sanatçının kullandığı her sözcük, ruhumuzda ayrı ayrı ışıklar yakar, yeni tatlar sunar. Onun için de sanat eseri insana haz, heyecan ve coşku verir.Sanatçılar da bu duyguyu bir defa yaşarlar, istese de aynı duyguyu ikinci defa yaşayamazlar. Onun için de bir eserin ikinci defa yazılması olanaksızdır.Bir duygu bir an yaşanır. Sanat eseri de işte o anın ölümsüzleştirilmesidir. A. Kadir, “Bir Kayısı Ağacı”nı yazarken o duyguları yaşamış, 1947 yıllarına da tanıklık etmiştir. “Çarşıda dört döner İbrahim,Dedim ekmek parası,Zeytin parası,Gaz parası.”O gün de gaz parası ne büyük sorunmuş. Bugün doğalgaz parası diyoruz, ama 63 yıl önce de dertlerimiz aynıymış. Temel sorun gaz parasıymış. Gazda o gün de dışa bağımlıymışız, bugün de. Değişen bir şey yok. Yıllar geçmiş, koşullar aynı kalmış.“Haziran gelecek,Güneş yakacaktır tepemi,Kayısılarım balla, şekerle dolacaktır.Ben bir kayısı ağacıyım,Haziran gelecek,Avuç içi kadar kayısılarım,Ahmet'in ekmeğine katık olacak.”Ne günler yaşamışız. Anneler çocuklarına kayısıdan dürüm yaparmış. Ekmeğin katığı kayısı.Bu dizeleri okuyunca o günün koşulları canlanıyor insanın gözünde. Bugün çocuklara kayısı dürümü versek, çok garip karşılanır. Ama o günlerden gelmişiz. Sanatın güzelliği de işte burada. Sanat eserleri çağına tanıklık ediyor. Yaşadığı çağın koşullarını apaçık ortaya koyuyor. Haksızlık, yolsuzluk ve bitmeyen umutlar. Umut insanın içinde hep vardır.A. Kadir, sürgün bitiminde İstanbul'a gitmiş. Hayyam'ın o eşsiz rubailerini Türkçeye kazandırmış. Tevfik Fikret'in şiirlerini günümüzün Türkçesine çevirmiş.Tevfik Fikret'i en iyi anlayan, en güzel yorumlayan sanatçılardan biri olmuş. A. Kadir, Fikret'in sanat anlayışı ve kişiliği için şunları söylüyor:“Fikret, ana çizgileriyle iyimserdir. Bütün isyan ve kederlerinin arkasından bir de bakarısınız gülümser tatlı tatlı. İnsanca yaşamayı özler.Cennet gibi bir dünya hayal eder.İnsanoğlunun bir gün şu yeryüzünü mutlaka yaşanır hale getireceğine inanır.Toplumun acıları, umutları, hasretleri, isyanları ile birlikte yaşamış bir şairdir Fikret.İnsanlarla burun buruna, iç içe olmamasına toplumdan uzağa bir tepeye çekilmesine karşın orada yükseltir sesini, oradan haykırır zulme, haksızlıklara, dönekliklere, namussuzluklara.Doğacak güneşi orada bekler. Aydınlığı oradan görür, sevinir şakır.Oradan ağlar yoksulluğunu halkın.”Tevfik Fikret'i bu derece güzel, bu derece içten ancak A. Kadir anlatabilir. İşte bu büyük ozan, iki yılını şehrimizde geçirmiş, bu topraklarda gezmiş, bu kırların sesini dinlemiş. “Bir Kayısı Ağacı” isimli şiirini de biz Kırşehirlilere bir armağan olarak bırakmış.Ne güzel de yapmış.Bir Kırşehirli olarak bu şiiri her okuyuşumda duygulanırım. A. Kadir'i saygıyla anarım. Bıraktığın bu güzel hediye için teşekkürler büyük ozan.Ruhun şâd olsun.

2 yorum:

  1. Hocam İ. Ü. Felsefe bölümünde hocalarınız kimlerdi? Hartmann'dan ders aldınız mı? T. Mengüşoğlu, M. Gökberk, N. Uygurları tanıdınız mı? (Ben de A.Ü. D.T.C.F. Felsefe 93 mezunuyum)

    YanıtlaSil
  2. The Eight-Wheel Classic - TITIAN Arts
    The eight-wheel febcasino.com classic bicycle is available casinosites.one in six sizes. The Bicycle Wheel is a classic bicycle made in USA, https://deccasino.com/review/merit-casino/ but titanium ring there casino-roll.com are three variations in

    YanıtlaSil